Ahlak: Sözlük anlamı karakter, huy, yaratılış demektir. Terim anlamı ise güzel
davranışlar, güzel huylar, toplumun fertlerinin uymak zorunda oldukları
kurallar demektir. Dinimizde güzel ahlaklı olmaya büyük önem verilir. Peygamber
Efendimizin gönderiliş amaçlarından biri de güzel ahlakı yaygınlaştırmaktır.
Nitekim Peygamberimiz "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim."
buyurmuştur. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de de insanları güzel davranışlar
yapmaya yönlendiren bir çok ayet-i kerime vardır. Dinimizin emirlerine uyan
kimse, kendine çeki düzen verir ve hem inanç, hem ibadet, hem de ahlak
konusunda İslam'ın ilkelerini yaşamak için elinden gelen gayreti ve özeni
gösterir. Böylece din güzel ahlaklı olmamıza katkı sağlar.
Kur'an-ı
Kerim'de güzel ahlakı emreden ayetlerden bazıları:
-
"Andolsun ki kim özünü iyice temizlemişse kurtulmuştur. Kim de özünü
kirletmişse ziyan etmiştir." (Şems suresi, 9. 10. ayetler)
-
"Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınız aleyhine de
olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler
olun..." (Nisa suresi, 135. ayet)
-
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl
iyilik o kimsenin yaptığıdır ki Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara,
peygamberlere inanır. Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara,
dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat
verir..." (Bakara suresi, 177. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." Hz. Muhammed (s.a.v.)
-
"Müslüman, elinden ve dilinden herkesin güven içinde olduğukimsedir." Hz. Muhammed (s.a.v.)
-
"Sizin en hayırlınız, ahlakça en güzel olanınızdır." Hz. Muhammed
(s.a.v.)
İSLAM'DA
ÖVÜLEN BAZI AHLAKÎ TUTUM VE DAVRANIŞLAR
Doğruluk ve
dürüstlük: Doğru
sözlü ve dürüst olmak, toplumsal huzurun ve mutluluğun gerçekleşmesi bakımından
oldukça önemlidir. Çünkü her insan iş yaptığı, arkadaşlık kurduğu veya herhangi
bir şekilde irtibata geçtiği kişilerin güvenilir olmalarını ister. Bu güven
ortamı insanların, dolayısıyla toplumların daha mutlu olmalarını sağlar. Ancak
birisi tarafından kandırılmak, aldatılmak, dolandırılmak insanı çok üzer. Bu
durum hiç kimsenin hoşuna gitmez.
Yüce dinimiz İslam işlerimizde,
sözlerimizde, kısacası hayatımızın her alanında ve anında dürüst ve güvenilir
olmamızı ister. Bunun örneğini en iyi şekilde Peygamberimizin hayatında
görmekteyiz. O (s.a.v.), dürüst ve güvenilir bir insan olduğu için "el-emin"
olarak anılmış, şaka bile olsa yalan söylememiş, dürüstlükten, doğruluktan hiç
ayrılmamıştır. Biz de O'nun yolundan gitmeli, doğruluktan ayrılmamalıyız. Çünkü
doğruluk bize başta Allah'ın rızasını, sonra da insanların saygı ve sevgisini
kazandırır.
Konuyla ilgili
ayetler:
-
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle
davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar..."
(Ahzab suresi, 70. 71. ayetler)
-
"...Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu
gerektirir." (İsra suresi, 34. ayet)
-
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol..." (Hud suresi, 112. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete ulaştırır." Hz. Muhammed
(s.a.v.)
-
"Bizi aldatan bizden değildir." Hz. Muhammed (s.a.v.)
Başkalarına
maddi yardımda bulunmak (infak):
İnfak: Kişinin malından Allah rızası için
ihtiyaç sahiplerine vermesi demektir.
Toplumda herkesin gelir düzeyi eşit değildir.
Bu sebeple dinimiz zenginlerin fakirlere, muhtaçlara yardım etmelerini
emretmiştir. Örneğin zekat vermek farz, fitre vermek vacip, sadaka vermek ise
sünnet olarak belirlenmiş ibadetlerdir.
-
"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya;
onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de
çekmezler." (Bakara suresi, 274. ayet)
-
"Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden
size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse gözünüzü yummadan
alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkmayın..." (Bakara suresi,
267. ayet)
-
"Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla
erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir." (Al-i İmran suresi,
92.ayet)
Bilinçli ve duyarlı insanların fakirlere,
muhtaçlara, kimsesizlere yardım etmeleri, hem yardım eden kişinin Allah'ın
rızasını kazanmasına vesile olur, hem de toplumda birlik, beraberlik, kardeşlik
ve dayanışma duygularının gelişmesine katkı sağlar. Bu da toplumun huzurunu ve
mutluluğunu beraberinde getirir. Zaten insan dünya aleminden ahiret alemine
göçerken malıyla mülküyle değil, sevaplarıyla göçecektir. Allah'ın huzurunda
mal zenginliğinin hiçbir faydası olmayacaktır.
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir." Hz. Muhammed
(s.a.v.)
-
"Cömert (kişi), Allah'a yakındır." Hz. Muhammed (s.a.v.)
-
"Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar.
Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından
birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde
ayıplarını örter." Hz. Muhammed (s.a.v.)
Konuyla ilgili
sözler:
-
"Hz. Peygamberin, kendisinden bir şey istenip de ona 'hayır' dediği hiç
görülmemiştir." Ashab-ı Kiram'dan Hz. Cabir (r.a.).
Emaneti
korumak:
Emanet: Korunmak, saklanmak ve daha sonra alınmak
amacıyla birisine verdiğimiz her türlü eşyaya emanet denir.
Emanet sadece maddi eşyalardan ibaret
değildir. Bu, bir görev veya sır da olabilir. Sorumluluk sahibi bir insan,
kendisine verilen emaneti en iyi şekilde korur. Emanet konusunda en büyük
sorumluluğumuz Allah'a karşıdır. Çünkü Allah'ın bize verdiği her şey bir
emanettir. Bedenimiz, sağlığımız, ailemiz, doğa, hayvanlar, dünyamız vb birçok
varlık, faydalanmamız ve en iyi şekilde korumamız için Allah tarafından bize
verilen birer emanettir. Bunun yanında bir tanıdığımızın, arkadaşımızın,
ailemizin vb insanların da bizlere verdiği emanetleri korumak için sorumlu
davranmalıyız.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de (Nisa suresi,
58. ayet) emanetleri ehline vermemizi emrediyor. Bu da toplumsal görevlerin ve
sorumluluk gerektiren vazifelerin, konusunda uzman, bilgili, tecrübeli kişilere
verilmesi demektir.
Peygamberimiz emaneti koruma konusunda
bizlere en iyi örnektir. O (s.a.v.), yaşadığı toplumda herkesin güvendiği bir
kişiydi. Örneğin; Ticaret için şehir dışına çıkan ve aylarca dönmeyen kişiler,
giderken en değerli eşyalarını O'na emanet ederlerdi.
Konuyla ilgili
ayetler:
-
"...Birbirinize emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti
sahibine versin..." (Bakara suresi, 283. ayet)
-
"...Onlar (mü'minler) emanetlerine riayet ederler." (Mü'minûn suresi,
8. ayet)
-
"Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder." (Nisa suresi, 58. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Münafıklığın alameti üçtür; Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde
sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde korumaz, ihanet
eder." Hz. Muhammed (s.a.v.)
Adaletli
olmak:
Adalet: Herkese eşit davranmak, hakka ve hukuka
uygun davranmak, ölçülü olmak demektir.
Adaletin uygulandığı toplumlarda huzur ve
güven ortamı oluşur. İnsanlar barış içinde yaşarlar. Haksızlıklar olduğu zaman
ise kargaşa olur, huzur bozulur, dostluk ve kardeşlik ortamı zarar görür. Bu
sebeple toplumun her kesiminde adalet titizlikle uygulanmalı, hukuka riayet
edilmelidir. Anne-babalar çocuklarına, öğretmenler öğrencilerine, yöneticiler
emri altında çalışanlara adil davranmalıdırlar.
-
"Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, yakınlara yardım etmeyi
emreder..." (Nahl suresi, 90. ayet)
-
"Ey iman edenler! Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta
tutan kimseler olun..." (Nisa suresi, 135. ayet)
-
"...Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah adil
davrananları sever." (Maide suresi, 42. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Adil devlet başkanı ve idareciler, mahşer yerinde Allah'ın yüce lütfuna
ve himayesine erecek olanların öncüleridir." Hz. Muhammed (s.a.v.)
Peygamberimizin
hayatından bir örnek:
Kureyş
kabilesinin ileri gelenlerinden varlıklı bir kadın bir suç işlemişti. Bazı
kişiler kadının cezalandırılmaması için sahabeden Üsame bin Zeyd'i
Peygamberimize aracı olarak gönderdiler. Peygamberimiz onların bu isteğine
kızıp üzüldü ve şöyle buyurdu:
"Nasıl
oluyor da bazı kimseler Allah'ın emri karşısında aracı olmaya kalkışıyorlar.
Sizden öncekilerin helak olmasının sebebi şudur: İçlerinden ileri gelenler suç
işlerse göz yumulur, ceza verilmezdi. Kimsesiz, zayıf insanlar suç işlerse
cezalandırılırdı. Allah'a yemin ederim ki kızım Fatıma dahi bu suçu işlese
cezasını vermekte tereddüt etmezdim."
Hoşgörülü ve bağışlayıcı olmak dinimizde
övülen ve yapılması istenen güzel davranışlardandır. Allah Kur'an'ın pek çok
ayetinde insanları hoşgörülü ve bağışlayıcı olmaya çağırmıştır. Her insan hata
yapabilir. Eğer hata yapan özür dilerse bu erdemli bir davranıştır. Karşı
tarafın bağışlayıcı bir tutum sergilemesi ise aynı derecede güzel ve sevap
kazandıran bir davranıştır.
Bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları
hatalarından dolayı insanlara hemen kızıp darılmak, onların kötülüğüne
kötülükle karşılık vermek iyi bir davranış değildir. Bu durum taraflara sadece
zarar verir. Hoşgörülü olup affetmek her zaman insana kazandırır. Böyle yapan
kişi insanların yanında kazanmasa bile Allah katında mutlaka kazançlı çıkar.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamberliğin Mekke
döneminde on üç yıl boyunca çeşitli zulümlere, işkencelere maruz kaldı. Hatta
baskıların şiddetinden dolayı Mekke'den Medine'ye göç etmek zorunda kaldı. On
yıl sonra büyük bir orduyla Mekke'yi tekrar fethettiğinde, zamanında kendisine
zulüm yapanların hepsini affetti. Asla intikam alma yolunu seçmedi. Bu kişiler
de yaptıklarından pişmanlık duyup tövbe ettiler ve Müslüman oldular. Eğer
Peygamberimiz intikam yolunu seçseydi (ki böyle bir şey olamazdı, çünkü o
rahmet peygamberidir), Kur'an'ın deyimiyle insanlar etrafından dağılıp
giderlerdi (Al-i İmran suresi, 159. ayet)
Konuyla ilgili
ayetler:
-
"... Bir kötülüğü bağışlarsanız şüphesiz Allah çokça affedicidir,
güçlüdür." (Nisa suresi, 149. ayet)
-
"Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir." (A'raf
suresi, 199. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Allah, affeden kimsenin ancak şerefini artırır." Hz. Muhammed
(s.a.v.)
Alçakgönüllülük
(Tevazu):
Alçak gönüllü insan, sahip olduğu her
türlü nimet karşısında gurura kapılmayan, gösterişten uzak olan insan demektir.
Alçak gönüllü kelimesi ile tevazu kelimesi aynı anlamı taşır. Tevazu sahibi
insana ise "mütevazi" denir.
Dinimizde kibir ve gurur kaçınılması
gereken kötü huylar olarak belirtilmiştir. Bu sebeple insan sahip olduğu mal,
mülk, fiziksel özellikler gibi maddi nimetlerden dolayı kibirlenmemeli, gurura
kapılmamalıdır. Aksine mütevazi olmalı, kimseyi hor görmemelidir. Çünkü Allah
katında bize fayda verecek olan mal, mülk değil, tevazu, hoşgörü, merhamet vb
güzel hasletlerdir. Alçak gönüllü insan kendini başkasından üstün görmez.
Kimseyi ırkından, renginden veya işinden dolayı ayıplamaz. Sahip olduğu dünya
nimetlerini kibirlenmek için kullanmaz.
Peygamberimiz tevazu konusunda bizler için
en güzel örnektir. O (s.a.v.), devlet başkanı olduğu zaman bile küçük ve sade
bir evde yaşamış, mal mülk edinmek davasında olmamıştır.
Konuyla ilgili
ayetler:
-
"Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme.
Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez." (Lokman
suresi, 18. ayet)
-
"Rahman'ın has kulları o kimselerdir ki onlar yeryüzünde tevazu ile
yürürler..." (Furkan suresi, 63. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Bir kimse Allah için yani samimi olarak tevazu gösterirse Allah onu
yüceltir."
Görgülü olmak:
Görgü kuralları, sosyal hayatımızda uyulması
gereken kurallardır. Bu kurallar yazılı değildir ancak toplumun fertleri
tarafından kabul görmüş, benimsenmiş ilkelerdir. Görgülü insanlar toplum
tarafından sevilir, sayılır, itibar görür. Görgüsüz, kaba insanlar ise toplumda
sevilmezler.
Dinimizde görgü kurallarına uyulmasına
önem verilmiştir. İnsanlara saygılı davranmak, tatlı dilli olmak, kaba ve
kırıcı davranışlardan uzak durmak gibi güzel davranışlar teşvik edilmiş, en
güzel örnekleri de Peygamber Efendimiz tarafından uygulanmıştır.
Konuyla ilgili
ayetler:
-
"Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin
isteyip onlara selam vermeden girmeyiniz." (Nur suresi, 27. ayet)
-
"Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler..." (İsra suresi,
53.ayet)
-
"Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla
karşılık verin..." (Nisa suresi, 86. ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Ey insanlar! Birbirinize selam verin, akrabanızı gözetin, yemek
yedirin..."
Savurganlıktan
kaçınmak:
Yüce dinimiz İslam, savurganlıktan
kaçınmamızı, israf etmememizi ister. Ancak savurganlıktan kaçınmak sadece dinî
bir görev değil, aynı zamanda sosyal ve insanî bir görevdir. Çünkü dünyada
çeşitli sebeplerle aç ve sefil yaşayan milyonlarca insan vardır. Her gün
haberlerde, televizyonlarda görmekteyiz ki gerek savaş, gerek kuraklık, gerekse
doğal afetler sebebiyle ilaç, gıda, giyim ve barınma yardımına ihtiyaç duyan
insanlar bulunmaktadır. Durum böyleyken harcamalarımızda lükse kaçmak,
yediğimizi, içtiğimizi israf etmek uygun değildir.
Yüce Rabbimiz de hem savurgan olmamayı,
hem de cimri olmamayı emreder. Bunların ikisi de uç davranışlardır. Müslümana
yakışan orta yolu bulmaktır. Sevgili Peygamberimiz de tutumlu olmayı ilke
edinmiş, savurganlıktan her zaman kaçınmıştır.
İsraf sadece maddi varlıklarla sınırlı
değildir. İnsanın zamanını, sağlığını ve emeğini ölçüsüz kullanması da
israftır.
Konuyla ilgili
ayetler:
-
"Ey Ademoğulları! Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf
edenleri sevmez..." (A'raf suresi, 31. ayet)
-
"Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların
harcamaları bu ikisi arasında dengeli bir harcamadır." (Furkan suresi, 67.
ayet)
Konuyla ilgili
hadisler:
-
"Irmak kenarında olsanız dahi abdest alırken israftan kaçınınız."
-
"İnsanların çoğu iki nimetin değerini takdir etmezler. Bunlardan biri
sağlık, diğeri boş zamandır."
Kaynakça: Kaynakça: Hüseyin ARASLI, eba.gov.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder